Bazen soruları açık sormak lazım…

Bazen soruları açık sormak lazım…
Bazen soruları açık
sormak lazım…
Irak’ta Türkiye vatandaşlarının rehin alınmasının iç politik gelişmelerle, özellikle de Cumhurbaşkanı seçimleriyle bir alakası var mı?
IŞİD’in ‘Hilafet Devleti’ ilan etmesiyle İngiliz emperyal geleneğinden beslenen yeni Ortadoğu senaryoları arasında bir bağlantı var mı?
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Türkiye’ye Cumhurbaşkanı adayı olarak önerenlerin Irak’ta yaşananlarla, rehine olayıyla ya da ‘Hilafet Devleti’ projesiyle ne tür bağlantıları var?
CHP ve MHP olayın bu yönünü acaba hiç düşündü mü?
IŞİD’in ortaya çıkıp Irak’ı üçe bölmesi, S. Arabistan ve Körfez desteği ile Sünni devlet kurmaya çalışması ve bunu da ‘Hilafet Devleti’ olarak duyurması nasıl bir uluslararası operasyondur ve Türkiye ile ne tür bir ilişkisi vardır? Rehine olayı ve IŞİD olayı Irak için dengelerle sınırlı mıdır?
Üzerinde çok çok durmamız gereken sorular bunlar…
İngiliz emperyal geleneği yeniden Ortadoğu’da. Yüz yıl sonra, oluşturdukları yapılar dağılmaya yüz tutarken, hesaplar yeniden yapılırken, yüz yıl önceki senaryoları tekrar devreye sokmaya çalışıyorlar.
Irak’ta, Suriye’de, Ürdün ve Filistin’de, Kuzey Afrika ve Yemen’de, Körfez’de olduğu gibi, son ‘Mısır operasyonunda’ olduğu gibi, Türkiye ve Kürtleri içine alan yeni bir oyun kuruluyor sanki. Türkiye’nin geleceğini ve Kürtlerin kaderini yönlendirecek adımları atarken ‘Hilafet’ gibi son derece hassas bir konu da tartışmaya açılıyor.
Hilafet üzerinden servis edilecek her proje bu topraklar için yeni bir yıkım demektir. Yüz yıl sonra kendine gelmeye çalışan toplumların yeniden uyuşturulması, uyutulması, bir hayal etrafında körleştirilmesi demektir.
Hilafet, bize, bizim ülkemize, çevremize yutturabilecekleri son kozlarıdır ve maalesef bu operasyonu içine sindirmeye ayarlı geniş kitleler mevcuttur. IŞİD olayı bu yönden gözlerimizi açmalı. Sünni Iraklıların ihtiyaçlarına, hakkıyla temsil edilmelerine evet ama bunun üzerinden bir hilafet projesi uygulanmasına şiddetle hayır demeliyiz.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, hiç hesapta yokken, bir anda Türkiye’nin önüne Cumhurbaşkanı adayı olarak sürülmesi, bu sıradışı hareketin hiç de yadırganmaması, MHP ve CHP yönetiminin tabanlarını yeni adaya hazırlarken hiç de hazırlıksız olmaması size de biraz tuhaf gelmiyor mu?
Hilafet ve IŞİD’in yıldırım hızıyla servis edilmesi gibi, İhsanoğlu’nun adaylığı da damdan düşer gibi olmadı mı?
Bir ‘İngiliz işi’ de burada mı aramalıyız?
Böyle bir koku siz de almıyor musunuz?
İhsanoğlu’nu yıllardır izlerim. Şahsi kanaatim; bir başarısızlık örneği olduğu yönünde. Kişisel ikbal derdinin ötesinde bir ülke, vatan, hizmet derdi olduğu kanaatinde değilim.
Özellikle İslam Konferansı Örgütü (İslam İşbirliği teşkilatı oldu, İİT) Genel Sekreteri iken gösterdiği performans dramatiktir. Bölgesel sorunların hiçbir yerinde İhsanoğlu’nu görmedik. Irak’ta mezhep savaşları yaşanırken, Bağdat harabeye dönüşürken, Suriye’de kıyımlar yapılırken, Türkiye’de insanlar ayağa kalkıp Gazze için sesini yükseltirken bir Genel Sekreter olarak onun adını hiç duymadık.
Ülkelerin, toplumların, acı çekenlerin ruh halinden anlamaz. Salon adamıdır, güç neredeyse oradadır. Irak-Suriye’de kitle katliamları yapılırken ondan asla bir ses duymazsınız. Hapishanelerde korkunç görüntüler dünyaya yayılırken O bu coğrafyada bile değildir. Belki ABD’de bir şov programında İslamofobi edebiyatı yapıyordur.
İhsanoğlu’nun Türkiye tarafı zayıftır, yok denecek kadar azdır. Adaylığının milli boyutu hiç yoktur. CHP ve MHP’ye aday olarak sunulmuştur. Onlar da kabul ettiğine göre Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası Türkiye için yeni hesaplara tanık olacağız demektir.
IŞİD’li Irak projesi ile Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı arasında nedense bir bağ olduğu hissinden hiç kurtulamadım. Rahatsız edici bir bağlantı bu, biliyorum.
O zaman detaylara fazla girmeyeyim, son sözümü söyleyeyim:
Ekmeleddin İhsanoğu bir projedir…